22 Aralık 2011

Milano Yılbaşı Vitrinleri


Christmas zamanı yurtdışında olmayı çok seviyorum. Vitrinler,  sokaklar, meydanlar  her yer ışıl ışıl oluyor. Ve her marka  en güzel vitrin benim dermişcesine birbiriyle yarışıyor. 
Bu sene  Milano'daydım... Caddelerde tercih ettikleri sade ama son derece şık süslemeler bir yana vitrinler birbirinden iddialıydı... Her ne kadar İtalya'da kriz var densede, gördüğüm kadarıyla İtalyanlar pek etkilenmemişler. Aynı şekilde alışverişe ve harcamaya devam... Hele ki Tiffany§Co'nun önünde gördüğüm kuyruktan sonra buradaki krize inanmam mümkün değil :-)
Şimdi sizi yılbaşı vitrinleri ile başbaşa bırakıyorum...

Favorim olan DOLCE&GABBANA ile başlıyorum...

İHTİŞAMA BAKAR MISINIZ? İŞTE D&G FARKI...



ÇOK GÜZEL DEĞİL Mİ?


10 Kasım 2011

Antakya Mutfağına Yolculuk...


Aylar öncesinden Aslı , Antakya programı için karar vermiş , çalışmalara başlamıştı. İlk defa hazır bir programa  denk gelmiştim.  Hepimiz, kendimizi Aslı'ya bırakmış,  yemeğe ve içmeye odaklamış, hatta  uçaktan iner inmez künefe ile açılış yapıp, günde 5 öğün yemeğe sanki and içmiştik :-) Aynen de planladığımız gibi oldu.



Cuma akşamı Pegasus ile başlayan yolculuğumuz , Antakya'da çarşının içinde yer alan Hatay künefecisi ile başladı.  Malesef, künefe tam anlamıyla bizi tatmin etmemişti, önceden pişmiş ve ılık şekilde sunulan künefeleri yedik ama aradığımız bu değildi...Önemli bir noktaya değinmek isterim ki İstanbul'da yediğimiz künefelere kıyasla çok hafifti.


Çınaraltı közde künefe











Aradığımızı ertesi gün Uzunçarşı'nın içinde  Çınaraltı'nda  közde pişirilen künefede bulduk.  Uzun Çarşı, sağlı sollu birbirinden değişik sokaklarda farklı dükkanların bulunduğu bir çarşı. Buraya kadar gelmişken baharat almadan dönmek olmaz. Ağırlıklı sumak, kimyon, kişniş , zahter, nar ekşisi (ev yapımı) , biber salçası , defne sabunu gibi Hatay'a özgü ürünlerden aldık.




Öğle yemeğimizi Mehmet Yaşin'in bir yazısından yola çıkarak Anadolu restoranda

3 Kasım 2011

Yemeklerin Lezzeti -Et Suyu

Et suyuna bir pilava kim "Hayır" der ki?
Et suyunu çok sevmeme rağmen marketlerde bulyon olarak satılan çeşidini bir o kadar sevmiyorum. İçinde katkı maddesi olmadığını özellikle vurgulasalarda, elim gidip bir türlü alamıyorum. 
Geçenlerde , arkadaşım Deniz'in bloğunda bir et suyu tarifi görmüştüm, denemek uzun zamandır aklımdaydı. Düne kısmetmiş.
Şu anda mis gibi ev yapımı et suyum oldu...  Yemeklere konmak üzere buzlukta hazır bekliyor.
Zaman olarak uzun sürsede, pişme aşamasında sizi oyalamıyor. Deniz'in tarifini biraz kendime göre uyarlayarak sizinle paylaşıyorum.



Malzemeler:
2 kg. dana kemiği
2 adet havuç
300 gr. maydanoz
3 diş sarmısak
8-9 tane bütün karabiber
2 çay kaşığı tuz
2 adet soğan
1 limon

Yapılışı :

  • Kasaptan aldığınız kemikleri temiz suda,  birkaç kez suyunu değiştirerek, 1 saat kadar bekletiniz. 
  • Fırınınızı 225 derecede ısıtın, iyice yıkayıp kuruladığınız kemikleri, soğan ve havuç ile birlikte 45 dakika/1 saat boyunca fırında pişirin. ( severseniz kereviz de koyabilirsiniz) 
  • Daha sonra pişirdiğiniz sebze ve kemikleri büyük bir tencereye alın, üzerine yıkayıp 4'e kesilmiş limonu, sarmısak, maydanoz, tuz ve karabiberi ekleyin.
  • Üzerine 2 litre soğuk su ekleyip orta ateşte kaynatın, kaynadığı an da kısık ateşte 4 saat pişirin.
  • Kaynama esnasında oluşan köpükleri bir süzgeç/kepçe yardımı ile süzün.
  • 4 saat sonunda tüm malzemeleri süzerek et suyunu biraz ılınmaya bırakın, bir süre sonra et suyunun üstünde bir yağ tabakası belirecek. Et suyunuzun çok ağır olmaması için bu yağı kaşık yardımıyla dökebilirsiniz, ben böyle yaptım.  Ama tercih sizin, isterseniz kalabilir de..
  • Daha sonra, buzlukların içine doldurarak onları tamamen dondurdum. 

6 Ekim 2011

Salt Beyoğlu- İstanbullaşmak




Geçenlerde İstiklal caddesinde dolaşırken ,  Salt Beyoglu ismi geniş girişi ile dikkatimi çekti. Ve kendimi bir anda en üst katta yer alan "İstanbullaşmak" isimli sergiyi incelerken buldum. 
Ziyaretçilere, 1999'dan 2011'e kadar İstanbul'u İstanbul yapan noktaları ve süreçleri interaktif olarak izleme şansı veriyor. Çeşitli belgeseller, tv haberleri , fotograflar ve kısa metrajlı filmlerle şehri 80 değişik kavramın altında birbiriyle ilişkilendiriyor.  Her ziyaretçi kendi seçtiği kavramlarından yola çıkarak  kendi İstanbul haritasını oluşturabiliyor. 



Serginin ilk tarihinin 1999 olmasının sebebi ise, 17 Ağustos depremi. Bu tarihten itibaren kentleşme anlamında hem belediyelerin hem de bizlerin yeni uygulamalarla yüzyüze geldiğimiz gerçeğinden yola çıkmış. 
Salt Beyoğlu hakkında kısa bilgi ; Altı katlı SALT Beyoğlu, 1850-1860 yılları arasında inşa edilmiş. Siniossoglou Apartmanı adıyla cadde kotunda ticaret, üst kotlarda konut kullanımına açılan bina, 1950’ler itibariyle yerleşik nüfusun Beyoğlu genelinde seyrekleşmesi sonucu konut işlevinden tümüyle arınmış; ticaret, politika, sanat gibi etkinliklere hizmet etmeye başlamıştır.

Şu anda mekanda devam eden 6 tane etkinlik var.  
  1. İstanbullaşmak 13 Eylül-31 Aralık 2011
  2. İstanbullaşmak " Bir kent Nelerden Oluşur? " fotoğraf yarışması 13 Eylül-30 Kasım 2011
  3. Empire Paul Pfeiffer- Video Enstalasyonu 10 Eylül-31 Aralık 2011
  4. Yapım Aşamasında : "Beyoğlu" 13 Eylül -31 Aralık 2011
  5. 90 : İstanbul'la ilgili cevabı hala bilinmeyen sorulara yanıt aranıyor. Bu kapsamda, kentte merak uyandıran konulara odaklanılıyor. 13 Eylül-31 Aralık 2011
  6. Nasıl Devam Ederiz Gösteri Programı 13 Eylül-31 Aralık 2011









      




    3 Ekim 2011

    Organize Olamıyorum :-(

    Kurumsal hayatın içindeyken, ben gayet organize biriymişim de haberim yokmuş:-( Sabah 9:00 akşam 6:00 çalıştığım dönemde, bir koşturmaca içinde de olsa her yere yetişir, randevularıma geç kalmazdım. Şimdi ise öyle mi, hiç bir şeyi yetiştiremiyorum :-( Sanmayın ki sabahları 11:00'lere kadar uyuyorum, hayır aksine her sabah 7:30 dediniz mi ayaktayım, ama gene de organize olamıyorum ve bir yerlere geç kalmayı beceriyorum...
    15 senedir sürekli kısıtlı zaman dilimine bir çok şeyi sığdırmayı başardığım için fazla zamanım olunca bununla baş etmeyi beceremiyorum:-( Bu böyle gitmez, kendimce bir takım önlemler almaya çalışıyorum, ama şu an için maalesef zamanımı yönetemiyorum ...
    Bununla ilgili önerisi olan varsa, acil yardımlarınızı bekliyorum.
    Sakın bana kurumsal hayata dön o zaman demeyin... Ben halimden gayet memnunum sadece biraz organize olmaya ihtiyacım var:-)))

    26 Eylül 2011

    Napa Vadisi

    Napa’dayız..Sağım solum, önüm arkam her yer üzüm bağları…
    Uçsuz bucaksız üzüm bağları, hepsi aynı boyda, öylesine düzgünki... Etraf da bir o kadar sessiz, içimde uzun zamandır hissetmediğim bir dinginlik hissi uyanıyor. 

    Napa vadisi , Napa da dahil olmak üzere toplamda 6 kasabadan oluşuyor. Napa, Yountville, Oakville, Rutherford, St. Helena ve son olarak Carlistoga. Burası benim hayal ettiğim kadar büyük değil, kasabalar arası arabayla en fazla 10 dakika sürüyor. Her kasaba belli bir üzüm çeşidi ile anılıyor. 

    İlk tadım durağımız, Napa’daki ünlü şampanya üreticisi Tatittinger'in kurduğu Domain Carneros. Güne şampanya ile başlamak da ayrı bir keyifJ
    Domain Carneros


    Daha sonra, Paraduxx'u gezdik. Paraduxx'un en dikkat çeken özelliği , California bölgesinin yerli  Zinfandeli ile Cabernet Sauvignon'un muhteşem tadını birleştirerek geliştirdiği karma kırmızı şarabı. Harika bahçesi  ve peynir tabağıyla şarapların tadını çıkarabilirsiniz. 


    23 Eylül 2011

    Uzun bir aradan sonra

    Çok uzun bir ara verdiğimin farkındayım. Fakat haklı sebeplerim var :-) Cey'in düğün hazırlıkları son sürat devam ediyor, düğün, kına derken sürekli bir koşturmaca halindeyim...

    En kısa zamanda arayı kapatmayı hedefliyorum. ilk yazım yakında burada...

    10 Ağustos 2011

    Kapalıçarşı Volume II


    Tatil öncesi son yazımı yazayım istedim. Bloğumdan pek ayrı kalmak istemesem de yollarda yazmak zor olabilir. En kısa zamanda yeni yazılarımla aranızda olacağım. 
    Bu sefer, kısa da olsa biraz yemek olayına gireceğim.
    Ne zaman Kapalıçarşı konu olsa, aklıma Tarihi Subaşı lokantası gelirdi. Kapalıçarşı'ya ne zaman yolum düşse oranın güzel ev yemeklerinden tatmak için sabırsızlanır hemen soluğu orada alırdım. Lokanta ile ilgili çıkan gazete küpürleri her yeri kaplar , yemeklerin lezzeti öve öve bitirilemezdi ve haklı bir namı vardı.   Semuş'la yani  annemle  yaptığımız Kapalıçarşı gezimizde her zamanki gibi  Subaşı lokantasına gitmiştik. Ama malesef beni hayal kırıklığına uğratmıştı.  Yemeklerinde eski lezzeti bulamamıştım. Ve eskiye oranla fiyatlarını da artırmıştı. 
    Geçenlerde tekrar Kapalıçarşı'ya yolum düştüğünde alışveriş yaptığım esnaftan aldığım tavsiye üzerine Bahar lokantasına gittik, iyi ki de gitmişiz.  Nuruosmaniye  kapısına yakın Yağcı Han'ın iç avlusunda yer alan  Bahar lokantasında nefis Türk tencere yemekleri yemeniz mümkün. Benim tercihim beğendi ve bamya oldu. Semuş ise zeytinyağlıların tadını çıkardı. 
    Bahar Lokantası : 0212 512 74 39

    1 Ağustos 2011

    Kapalıçarşı Volume I

    Bu aralar eve sardım, bir süredir aklımda olan eksikler şimdi gözüme iyice batmaya başladı…
    Hepimizin  bildiği Nişantaşı, Modoko, Adressİstanbul  gibi yerleri dolaştım ama uzun zamandır aklımda olan Kapalıçarşı’ya gitmeye ancak fırsatım oldu…

    Önce halıcılardan başlamak istiyorum. Eğer halı, kilim  arıyorsanız ve eviniz ultra modern değilse ,  değişik bir tarz yakalamak için Kapalıçarşı gerçekten cennetJ Eğer faklı olma istiyorsanız burada alternatif çok, gerisi sizin zevkinize ve yaratıcılığınıza kalmış.
    Bu arada eskiden Kapalıçaşı’ya gidince insanda "kazıklanma" duygusu  oluşurdu, bence bu artık geçmişte kalmış. Turistlere nasıl yaklaştıklarını bilemiyorum ama yerli turiste yardımcı oluyorlar.

    Benim uğradığım ve beğendiğim birkaç adresi size burada vereceğim.  

    Adnan Hasan Kardeşler: 0212 527 98 87
    Kapalıçarşı’da halı denince ilk akla gelen isimlerden biri. Çalışanlar bilgili ve çok yardımcılar, burada en çok Uşak halıları dikkatimi çekti. Hem renk olarak fazla iddialı değil hem de kendi zevkinize göre de yaptırabiliyorsunuz. İstediğiniz modeli katalogdan seçip rengine de karar verdikten sonar size özel halınız hazır. İşçilik maliyetlerinin ucuz olması sebebiyle Uşak halılarının da  Hindistan’dan dokunanı var. Bunlar maliyet olarak tabi daha ucuz oluyor.
    Uşak halısı

    Yağcı bedir


    Gabe

    Ethicon: 0212 527 68 41
    Son birkaç senedir moda olan patchwork tarzı halıların ilk burada üretilmeye başladığını söylüyorlar. Bize ait anadolu motiflerini modern hale getirerek değişik bir tarz yakalamışlar. Uğramanızı tavsiye ederim.  Zaten burada kilim ve halı olarak sadece patchwork ler var. Ve birçok halıcıda bulamayacağınız kadar çok çeşit ve renk var. Halılar metrekare olarak satılıyor.  Son dönemim gözde patchwork halı ve kilimlerin metrekaresi 300TL civarında.
    Aynı firmanın Dhoku adlı mağazasını da gezebilirsiniz. Burada da gene modern tarzda halı ve kilimler var.
    Patchwork tarzı kilim


    Patcwork tarzı halı


    Eskitilmiş Halı
    Patchwork tarzı kilim

    Benim favorilerim  ise, gabeler ve eskitilmiş halılar...

    Bunlar , Kapalıçarşı'da görebileceğiniz alternatiflerden sadece bir kaçı..  Daha fazlası için, Halıcılar caddesi ve civarına bakmanız yeterli...

    Kapalıçarşı gezimiz kumaşçılar, gümüşçüler ve yemek turumuz ile devam edecek :-)


    24 Temmuz 2011

    Bir Söz Hikayesi

    İlk  yazım son 1 aydır evimizi meşgul eden mutlu bir habere dair. 
    Kardeşim ve  sevgilisi evlenmeye karar verdiler.. Sakın sanmayın ki söylediğim kadar kolay oldu:-) Yaklaşık 10 senedir beraberlerdi ve sonunda birbirleri için uygun olduklarına karar verebildiler,  ilk aşama olan “isteme” kısmı küçük çaplı bir organizasyon olarak hayatımıza girdi.

    Gelelim hikayemize, gün bir pazar günü olarak belirlendi, biz annemle tüm hazırlıkları yapmaya başladık ve bir anda öğrendik ki kızımız o hafta işi dolayısıyla bir hafta Las Vegas da olacakmış, ve istanbul a geliş zamanı cumartesi aksam 17:30!!!!  Bu konu  anneme ve bana ne kadar anormal geldiyse , bizimkine  o kadar normal geldi. Tepki olarak " aman canım ne olacak, ben akşam iner uçaktan, eve gidip oradan da Sapanca'ya geçerim " dedi... Hazırlıklar için koşturup nasıl halledeceğiz diye düşünürken Torte Bakery'den Banu hemen devreye girerek imdadımıza yetişti ve  bize harikalar yarattı :-)) 
    Torte Bakery'den pembe Damiye'ler ve  Hanımeli'nden zeytinyağlı dolma


    Büyük güne 1 gün kala kızımız 17:00 de İstanbul'a indi, hatta eve gitmeden , Vakko'dan saat 19:00 a aldığı gelinlik bakma seansına bile yetişti.

    Büyük gün geldi.... Sabah erkenden uyandık, hatta gece 2 kere kabus gördüm, birinde pasta küçük çıkıyordu, diğerinde ise tek hatırladığım " Allaha şükür rüya imiş" dediğim :-) Tüm hazırlıklar başladı evin içinden herkes bir yerden bir yere koşturuyor, tabaklar hazırlanıyor, masa süsleniyor, bahçe düzenleniyor...
    Torte'den croissant, Hanımeli'nden elmalı kurabiye
    Ve, karşımda benim küçük kardeşim, öylesine doğal etrafa bakınıyor ki- şu an kimse umurunda değil, sadece o ve sevgilisi var sanki-  gözlerindeki ışıltıdan etkilenmemek mümkün değil, ya sevgilisinin ona bakışı, işte ömür boyu sürmesini isteyeceğim bir tablo. 
    Ve  bir anda fark ediyorum ki yıllardır korumaya ve kollamaya alıştığım bebeğim artık büyümüştü, karşımda tek başına ayaklarının üstünde duran bir kadın var... Artık ablalık formundan biraz arınmam gerekecek galiba:-)
    Taze güllerin yer aldığı pastamız Torte'den




    İlk adımlarını attılar:-) Umarım hayat onlar için her zaman bugün de olduğu gibi mutlu, keyifli ve bir o kadar da huzur dolu geçer....

    Bizimkiler, Eylül başı evleneceğiz  diyorlar, pardon yanılmışım, bizimki hala büyümemiş galiba:-)

    Bu günümüzde yardımcılarımız...

    Torte Bakery – Ortaköy 0212 261 74 31
    Hanımeli -   Moda 0216 449 57 50

    15 Temmuz 2011

    Yeni Başlangıçlara...

    Ben, uzun yıllar  hatta bence çok uzun süredir -15 sene- kurumsal hayatın
    bir parçası oldum. Son yıllarda en çok sorguladığım konu  ise "Bu ben miyim?" 
    ve "Mutlu muyum?" ve hepsinden önemlisi "Nereye koşuyorum?"
    Cevabim hep aynıydı.. Evet,  ben bu hayatın bir parçası olmak istemiyordum, 
    ama bir kalemde  “Vazgeçebilmek” kolay mı?

    İlk başta bize cazip gelen kurumsal hayat, bir süre sonra bizleri kölesi haline getiriyor,  bizlere sunduğu bir anlamda da zengin olan dünyadan vazgeçmek hiç de  kolay değil. Elimizde şirket telefonları,  şirket arabaları, özel sigortalar, en güzel  yerlerde en iyi  imkanlarla kalmak vb...  Hepsi bizi bu kurumsal dünyada tutmak için  oyunun bir parçası. Bazılarımız bununla mutlu oluyor, toplumsal hayatta edindiğimiz bu statü hoşumuza  gidiyor . Hatta bu oyunun bir parçası olmak bizi gururlandırıyor ve hayatımız son sürat akıp gidiyor.  Yetişemediğimiz toplantılar, vakitsizlikten masa başında yenen sandviçler, kaçırılan konserler, evet hayatımızı koşarak yaşıyoruz… Ne yaparsak yapalım “ Yetişemiyoruz”

    İşte tam da bu  noktada , bizim hayatımız elimizden kaçıyor ya da en azından ben böyle hissettiğim için " Vazgeçtim"  

    Elif Şafak’ın da dediği gibi “ Şu hayatta yaşadığımız sorunların çoğunu 
    vaz-ge-çe-me-di-ğimiz için yaşıyoruz aslında.” Hayatımda önemli bir role sahip bu yazıyı sizlerle de paylaşmak istiyorum… 
    http://www.haberturk.com/yazarlar/621622-vazgecebilmeye-methiye. Her şeyi o kadar güzel anlatıyor ki.


    Şimdi sizlerle yeni hayatımda beni mutlu eden güzellikleri paylaşacağım, 
    bloğumun  adı "Mel'in Yeri".  Burada,  beni bir gün Kapalıcarşı da kumaş seçerken,  başka bir gün Kadıköy de eskicilere bakarken yada Milano sokaklarında avarelik yaparken bulabilirsiniz .

    Umarım yeni dünyamda sizler de  benimle mutlu olursunuz…